Yeni yıl için geri sayım başladı. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, İslam peygamberi Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç sayan Hicri takvimden Miladi takvime geçeli tam 88 yıl oldu (1926); yılbaşı günü olan 1 Ocak tarihinin resmi tatil olarak kabul edilmesinin (1935) üzerinden de 79 yıl geçti.
Daha öncesinde, Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar mezheplerine göre değişkenlik gösteren tarihlerde Noel’i kutlarken, Müslümanlar’ın buna eşdeğer özel bir günü yoktu. Osmanlı İmparatorluğu’nun, Hristiyanlar'ın yılbaşı kutlamalarına gösterdiği ilk ilgi ise 1 Ocak 1829 yılına tarihlenir. O yılbaşı, İstanbul'daki İngiliz elçisi, Haliç'te bulunan bir gemide büyük bir balo verir ve baloya Osmanlı devlet adamları da çağrılır. Davetliler yatsı namazını Tersane Divanhanesi'nde kıldıktan sonra sandallarla gemiye giderler ve sabaha kadar eğlenirler. Ertesi gün Serasker Hüsrev Paşa, Kazasker Yahya Bey'in sorusu üzerine, katıldığı balonun kafir işi olduğunu, ancak devletçe katılmak zorunda olduklarını anlatır ve kaşık-çatal gibi mekruh şeylerin de kullanıldığını ekler. [1] 1908 yılıyla başlayan II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde ise yılbaşı kutlama adeti Müslüman Türkler’in aydın kesiminde yaygınlaşmaya başlamıştır. [2]
Resim : Teyyare Piyangosu
Cumhuriyet Dönemi’nde Miladi takvime geçilen ve 1926’yı 1927’ye bağlayan gece, saat tam 24:00’da, Elektrik İdaresi ilk kez kentin ışıklarını 1 dakika söndürme geleneğini başlattı. 1931 yılında da ‘Teyyare Piyangosu’ adıyla ilk özel yılbaşı piyangosu düzenlendi. 1935 yılında “Bütün medeni milletlerce tatil günü olarak kabul edilen 31 Aralık öğleden sonrasıyla 1 Ocak günlerinin uygulanmakta olan tatil günlerine eklenmesi” kanun teklifi kabul edildi. Bu ilk resmi tatil gününün ertesinde, Son Posta gazetesi muhabiri yılbaşı kutlamalarıyla ilgili gözlemlerini şöyle aktarıyordu:
“Bu yıl yılbaşı gecesi, ay sonuna ve bayram ertesine gelişine rağmen, gayet neşeli geçti. Beyoğlu gazinoları bir gecede, bir sene içinde görmedikleri kadar bol müşteri buldular ve bütün bir yılın ziyanını örtecek kadar satış yaptılar. Dün sabah, saat ondan akşama kadar, sokaklarda sayım gününü hatırlatan bir tenhalık seziliyordu. Tatili fırsat sayarak sabahın onuna kadar güle oynaya içenler, ayılıp da sokağa çıkamamışlardı.” [1]
1938 yılında Atatürk, kendisine gelen tebriklere cevaben, dolaylı yoldan da olsa, ilk kez şöyle bir yılbaşı tebriği yayımladı: “Yeni yıl münasebetiyle yurdun her tarafından vatandaşların yüksek duygularını ve samimi temennilerini bildiren birçok telgraf gelmektedir. Bundan son derece mütehassis olan Atatürk, teşekkürlerinin ve saadet dileklerinin Anadolu Ajansı vasıtasıyla iletilmesini buyurmuşlardır.” [1]
Takip eden yıllarda, radyonun da yaygınlaşmasıyla Türkiye Radyoları’nın hazırladığı özel yılbaşı programları, ünlü sanatçıların rol aldığı skeçler, şarkı ve türkülerden oluşan konserler ve Milli Piyango çekilişleri gelenekselleşti. Dergiler ve gazeteler yılbaşına özel sayılar çıkarmaya, eğlence mekanları özel programlar organize etmeye başladı. Halkımız, yılbaşı kutlamalarını sevmişti.
Resim: 1958’de Hilton Otel’deki yılbaşı balosunda dans eden çiftler; Kaynak [18]
Gelelim günümüze ... Ülkemizdeki siyasi ve toplumsal gerilimin iyice arttığı, 2014 yılının sonlarına yaklaştığımız şu günlerde, 31 Aralık’a ilişkin çeşitli hazırlıklar haftalar öncesinden yapılmaya başlandı bile. Bu yılın ülkemiz için çok acılı ve karanlık bir yıl olduğunu hatırlayacak kadar duyarlılık gösterebilenler için de buruk geçecek bir günün hazırlıkları aslında bunlar. Ama insan oldukça bencil bir hayvan; bu anlamda tüketimin ve eğlencenin had safhaya ulaşacağı günlerden birine de yaklaşıyoruz tabi. Bu sene de alışveriş merkezleri ışıklar ve yılbaşı süsleriyle renklendi, kampanyalar ve indirimler yürürlüğe girdi, hediyeler alınmaya başlandı, cicili bicili tebrik kartları yazıldı, hindiler alınıp buzluğa atıldı, konser organizasyonları yapıldı, yapay kar, balon ve havai fişekler ısmarlandı. 31 Aralık akşamının kiminle, nerede ve nasıl geçirileceği, ne giyileceği, ne yenilip ne içileceği, ne dinleneceği ve o gece ne kadar para harcanacağı konusunda planlar yapılmaya başlandı. Bu sene de Taksim, Kuğulu Park, Güvenpark ve Cumhuriyet Meydanlarında toplanmak isteyecek coşkulu kalabalıklar, umut dolu insanlar. Daha doğrusu bu istekle toplanmaya çalışacaklar diyelim. Ama geçen sene olduğu gibi bu sene de Gezi’de ölen kardeşlerini anmak isteyen çoğu vatandaş, belki sokağa bile çıkmaya korkacak. Özellikle büyükşehirlerin demirbaş sokak ikonları haline gelen TOMA’lar ve akrepler yine karanlık köşelerinde, insanları kasvetle tehdit edercesine bekliyor olacak çünkü. Yılbaşında çalışmak zorunda kalan şanssız vatandaşlar da olacak elbette. Umudunu kaybetmemiş birçok emekçi belki de grev çadırında geçirecek o geceyi. Ama 2010 yılının son gününü Soma’da maden işçileriyle birlikte geçiren Kılıçdaroğlu’nun aksine, bu sene hiçbir siyasetçi o maden işçilerinin yanında giremeyecek yeni yıla. Ailelerine teselli sunmaktan öteye geçmeyecek yılbaşı tebrikleri. İşin fitratında olmasa gerek! Adalet timsali (?!) ülkemizde suçsuz olduğu halde hapis yatan nice aydın, düşünür ve cesur insan o gece de parmaklıklar ardında girecek yeni yıla. Kimisi de hiçbir plan yapmadan, bu renkli süreci uzaktan izlemeyi tercih edecek. Fakat ülkemizdeki mevcut hoşgörüsüzlüğün ve kutuplaşmanın etkisiyle dozu gittikçe artan ve her yıl olduğu gibi bu yıl da değişmeyeceği kesin olan bir şey var ki, o da yeni yılı öyle veya böyle kutlamaya niyeti olanların maruz kalacağı psikolojik ve fiziksel baskı.
Gerek ılımlı Müslümanlar, gerek İslamiyet’in de “hak din” saydığı Hıristiyanlık inancına sahip kişiler, gerekse de kendisini ateist, agnostik, deist vb şekilde tanımlayan nonteistler olsun, yeni yılın gelişini kutlamak isteyen herkes bu nefret ve hoşgörüsüzlük saldırılarının dolaylı ve doğrudan hedefi olacak. Yeni yılın gelişini evde ailenizle, sevgilinizle, evcil hayvanınızla, dışarıda arkadaşlarınızla veya tek başınıza internet ya da televizyon başında geçirmeniz de çok fark yaratmayacak. Annenizin pişireceği hindinin şenlendireceği yılbaşı sofrasının, alacağınız hediyelerin ve o geceyi sevdiklerinizle geçirecek olmanın hevesiyle gün sayıyor veya özel birisiyle romantik bir yılbaşı gecesi geçirmeyi planlıyor olabilirsiniz. 31 Aralık gecesini, bir yandan televizyondaki yılbaşı eğlence programlarını izlerken, diğer yandan “Taksim’de bir grup saldırgan, yılbaşı kutlayan gençlerin üzerine palayla yürüdü” veya “Yılbaşı kutlamalarında yine taciz vardı” manşetli Son Dakika haberlerini takip ederek geçirmeyi düşünüyor da olabilirsiniz. Ya da sırf yılbaşı ağacı istediniz diye sizi tersleyen ailenize içerleyerek, kendinizi odanıza kapatmış da olabilirsiniz. Hayalindeki hediyeyi alıp mutlu olanlar, ya da hiç hediye almayan küskünler de olacaktır mutlaka. 2014 yılı özel hayatınız açısından kötü bir yıl olduysa, bu kızgınlığınızı 2015’e yansıtma azmiyle, yeni yılı sıfır heves ve coşkuyla bekliyor bile olabilirsiniz. Bu yıl ülkemizde yaşanan acı verici olayları anımsayacak kadar duyarlıysanız, en ufak bir kutlama yapma isteğiniz de olmayabilir. Belki de tam tersine, yeni yıla umutla bakıyor, yaşananları geride bırakmış olma dileklerinde bulunuyorsunuzdur. Hiç fark etmez. Sonuçta en başta saydığım üç inanç/inançsızlık grubundan birine giriyorsanız, fiziksel değilse bile psikolojik olarak bu saldırılara maruz kalacağınız kesin. Ne de olsa Noel ile yılbaşının apayrı şeyler olduğunun ayırdına varamayanlara göre, “Hristiyanların takvimine göre yılbaşı olan günde bayram yapanlar küfre girer.” Birilerinin gözünde, küfre giren kafir’den öte bir şey olmayacaksınız yani o gece. Bu yüzden bana göre Türkiye’de yılbaşını beklemek, hissedilmesi gereken bütün umuda, heyecana ve coşkuya rağmen, bir yandan da yeni bir korku filmini beklemekle aynı kapıya çıkıyor. Ülkemizde “Müslümanların dini değerlerini aşağıladıkları” gerekçesiyle bugüne kadar kaç kişiye dava açıldığı, daha da kötüsü kaç kişinin öldürüldüğü malum olan ülkemizde dillendirilen bu madur edebiyatı ve “din elden gidiyor” feveranları artık komik olmaktan çıktı, gerçekten de kaygı verici bir hal aldı.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın, Noel ve yılbaşı gibi kutlamaların, Orta Asya’daki eski Türklere ait bir gelenek olduğunu ve Noel Bayramı’nın çok eski Türkler’de “Yeniden Doğuş-Çam Bayramı” olarak kutlandığını söylemesi de bağnaz kafalarda pek bir değişiklik yaratmadı. Şöyle demişti Çığ:
“Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir ‘Akçam Ağacı’ bulunuyor. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzuyor ve buna ‘hayat ağacı’ deniyor. Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Türklerde güneş çok önemli! İnançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece, gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir ‘yeni doğum’ olarak algılanıyor. Türkler bu bayrama ‘Nardugan’ diyor. Nar; güneş, tugan ise ‘doğan’ anlamına geliyor. Türkler, güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu, büyük şenliklerle ‘Akçam Ağacı’ altında kutluyorlar.” [3]
Çam ağacı geleneğiyle ilgili izlemenizi önerdiğim bilgilendirici bir video: tıklayın
Resim: Muazzez İlmiye Çığ; Resim kaynağı [19]
Birçoğu “trajikomik” sıfatını hak eden yılbaşı protestoları zihinlerden çok kolay silinebiliyor, işaret ettiği sevimsiz gerçekler de zamanla önemini yitirmiş gibi görünebiliyor. Oysa yılbaşının umudu, paylaşımı, neşeyi ve sevdiklerimizle bir araya gelmenin mutluluğunu simgelemesi gerekir. Bu anlamda, 2015’e gireceğimiz bu soğuk kış günü, geçmişte ülkemizde yaşanan, üstelik gittikçe dindarlaştırılan ve cehalete sürüklenen toplumumuz ve yeni eğitim düzenlemeleriyle yetişecek olan kindar ve dindar nesil sayesinde daha da artacak gibi görünen “yeni yıl protestolarını” anımsamak için belki de en uygun zaman.
Aralık 2008 İstanbul'da Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Şubesi, yılbaşı gecesi 20 ilçede "Mekke'nin fethi ve hicri yılbaşı" başlıklı alternatif bir yılbaşı programı düzenledi. Yeni yıla Kuran dinletisi ve tekbirlerle giren ve haremlik selamlık oturan katılımcılar arasında, "Hamas'a Selam", "Katil İsrail" ve "Filistin bizi sordu geleceğiz dedik" yazılı dövizleri taşıyan çocuklar ve Hamas yanlısı pankart açanlar vardı. Filistinliler için yardım toplanan gecede, üç kişi de Umre gezisi kazandı. Gece, Erbakan'ın sinevizyondan yayınlanan konuşmasıyla sona erdi. Aynı yıl, İsrail'in Gazze saldırısı nedeniyle Taksim'deki yılbaşı kutlamaları da iptal edildi. [4]
30 Aralık 2010 Yılbaşı kutlamalarına karşı olduklarını söyleyen Anadolu Gençlik Derneği'ne üye 20 kişilik bir grup üniversite öğrencisi, İstanbul Üniversitesi önünde toplandı. Basın bildirisinin okunmasının ardından öğrencilerden biri, Enam Suresi’nin 162. ayetini Türkçe olarak okurken, yüzünü sprey ayakkabı boyasıyla boyadığı şişme Noel Baba’yı çakıyla temsili olarak bıçakladı. [5]
Bugün tekbir getirerek sembolik de olsa bir insanı bıçaklayanlar, bu nefretle kimbilir daha neler yapar diye düşünmeden edemiyor insan. Gerçi düşünmeye de gerek yok, bizzat görüyoruz neler yapabileceklerini.
30 Aralık 2011 günü Milli Gazete’de, alıntı yapılması yasak olduğu için kısaca özetleyeceğim bir bildiri yayınlandı. Merak edenler, kaynakçada verdiğim bağlantıdan tamamını okuyabilir. [6] Bildiri “Muhterem Müslümanlar!” diye başlıyor ve Müslümanların, ülkemizdeki tüm camilerde de bu bildiride yer alan ikaz ve nasihatların muhatabı olacağını söylüyordu. Neydi bu ikaz ve nasihatlar? Açıklamaya göre, 31 Aralık 2011 şeytanın düğün günüydü! Şeytan kendisine tapınanlarla evlenecek, dünyadaki tüm insanlar (istisnalar hariç) bu düğünde bir ve beraber olup Allah’a topluca isyan edecekti. Sakın ha, bu isyankarlarla bir olup yılbaşını kutlamaya kalkmasın’dı hiç kimse. Yoksa toplu helak olabilir, bu kişiler ebedi cehennemde kalabilirdi. Miladi yılbaşı Türkiye için milli bir afet ve iğrenç bir hurafeydi. Aynı bildiri, ironik bir şekilde de 31 Aralık tarihinin aslında Müslümanlar için büyük önem taşıdığını, çünkü bu tarihin Mekke’nin fetih günü olduğunu vurguluyordu.
Şeytanın kendisine tapınanlarla evleneceği gün olduğu için yılbaşını kutlamamak? Bir yandan da aynı günü, Mekke’nin fetih günü olduğu için kutlamak?! O gece, bu bildiriyi okumuş olan kimbilir kaç çocuk, damatlıklarını giymiş şeytanların alevler arasında dans ettiği kabuslar görmüştür. Kimbilir kaç kişi bunu okuduktan sonra yeni yıla umutla bakmaya bile korkmuş, hissettiği o ufacık coşku ve umudun suçluluk duygusuna dönüşmesine tanık olmuştur. Kimbilir kaç Müslüman, toplu helak olacak korkusuyla yılbaşına dair her şeye algısını kapatıp evinde korkuyla oturmuştur. Ve kimbilir kaç gayrimüslim sokağa çıkmaya çekinmiş, çıktığı anda başına gelebilecekleri hesap etmek zorunda kalmıştır.
Aralık 2012 Karaköy’de bir vatandaş, yılbaşı kutlamalarını elindeki pankartla protesto etti. Yoldan geçen sürücülere pankartını gösteren protestocu, duraksayan trafikte protesto sebebini sürücülere anlatmaya çalıştı. [7] Bunu yapmak yerine, sevdikleriyle vakit geçirseymiş keşke...
30 Aralık 2012 Diyanet-Sen Adana Şube Başkanı Mustafa Ünaldı, İslam dininde ve Türk kültüründe yılbaşı kutlamalarının yerinin olmadığını şu sözleriyle ifade etti:
"Yılbaşı kutlamaları sadece eğlence, kumar ve alkol sektörünün yüzünü güldürmektedir. Bunların kurduğu tuzağa hiçbir Müslüman kardeşimiz düşmemelidir." [8]
26 Aralık 2013 tarihinde İstanbul Üniversitesi'nde bir grup, "Noel Baba beraberinde içki, esrar, ölüm getirir", “Ahlak ve Maneviyat tahribatına hayır. Edeb ya hu..!”, “Noel Müslümanlığımıza indirilen bir darbedir” gibi sloganlar eşliğinde, yanlarında getirdikleri şişirilmiş ve boynunda haç asılı olan bir Noel Baba balonunu bıçakladı. Müslüman bir Wolverine’e benzeyen kaslı bir adamın Noel Baba’yı yumruklarken resmedildiği afişlerin asılmasıyla başlayan eylem, Noel Baba balonunun önce sembolik olarak sünnet edilmesi ve sonra da bıçaklanmasıyla son buldu.
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Pastörü Krikor Ağabaloğlu, eylemin Hristiyanlığı hedef aldığını söyleyerek şöyle dedi:
“Noel Baba’yı sünnet edip bıçaklıyorlar. Acaba Noel Baba’yı bıçaklarken kimi düşünüyorlar, bunu sormak lazım önce. Bizim Doğuş Bayramı olarak kutladığımız, İsa Mesih’in doğumudur. Noel Baba simgesini kullanarak İsa Mesih’i bıçaklıyorlarsa bu çok düşündürücü.” Protestan İhsan Özbek ise bu eylemle ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi: “Hristiyan düşmanlığı adına Türkiye’de 21. yüzyılda insanların şişme Noel Baba yapıp onu sünnet edip sonra da bıçaklamaları, korkunç ve dehşet verici bir olay. Umarım bundan sonrası için daha ahlaklı eylemler yaparlar.” [10]
Aralık 2013 İstanbul’un Şirinevler Mahallesi’ne, “Bu yıl Noel Baba Şirinevler’e gelmeyecek” yazılı bir pankart asıldı. Şirinevler Mahallesi muharının imzasıyla yayımlanan pankartta şu ifadeler yer alıyordu:
“Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da örfümüzle, kültürümüzle hiçbir alakası olmayan Noel Baba Şirinevler’e gelmeyecektir. Evlerimize yine Dede Korkut gelecek, çocuklarımıza dünyaya zevk ve sefa sürmeye gelmediklerini, yeryüzüne adalet dağıtmaya geldiklerini öğretecektir.” [11]
23 Aralık 2013 Türkiye Yeşilay Cemiyeti Samsun İl Temsilcisi Mümin Argun, yılbaşı eğlencelerinin inanca yapılan modern bir "haçlı saldırısı" olduğunu söyledi. Yılbaşında piyango bileti alınmasını ve hindi yenmesini bile eleştiren Argun şöyle dedi:
“Tarih, haçlı ordularının İslam beldelerine saldırmak sureti ile başaramadığı toplumsal yozlaşmayı bugün modern bir şekilde sadece adını ve yöntemini değiştirerek yapmaktadır. Yılbaşı ve şans oyunları, sanki Müslüman halkımızın inanç ve kültüründen bir parçaymış gibi algılanmaya başlandı ve bu düşünce halkın büyük bir kesimi tarafından da benimsenmektedir. Bu kötülüklerin toplumumuzun içine girmesinde devletin eğitim sisteminin ve özellikle medyanın önemli ölçüde etkisi olmuştur. Hele hele Milli Piyango gibi bir illetin devlet tarafından resmileştirilip organize edilmesi ayrıca bir derttir. Artık yılbaşı denince insanların aklına oyun, eğlence, Milli Piyango, hindi ve sabahlara kadar eğlenip içki içmek geliyor ... Avrupa’da adı ‘turkey’ diye geçen, durduk yere kesilen masum hindileri, bununla birlikte geçmişimizi, kültürümüzü, geleceğimizi kesenleri bir düşünün.”[12]
Ne kadar da şeytani ve kötücül bir şeymiş bu yılbaşı! Sabalara kadar eğlenmek de neyin nesiymiş? İnsan gerçekten de bu kadar paranoyaklığa, böylesine yobaz ve çağdışı bir bakış açısına şaşırmadan edemiyor. Masum hindilerin kesilmesinden dem vuran bu zihniyet, acaba Kurban Bayramı’nda kesilen onca masum hayvan için de aynı uyarıyı ve açıklamayı yapıyor mudur? Tabi ki, hayır. Çifte standart ve demogoji, bağnaz zihinlerin ortak noktasıdır çünkü.
29 Aralık 2013 Haramlarla Mücadele Derneği üyeleri, İstanbul/Esenler'deki Rabia Meydanı'nda toplanarak yılbaşı kutlamalarını protesto etti. Dernek adına açıklama yapan Abdussamed Altun şöyle dedi:
"Haramlarla Mücadele Derneği olarak, insanlarımızı haram batağına çekmek için kurulmuş yılbaşı tuzağına karşı uyarıyor, her gün olduğu gibi, o gün ve geceyi de yüce Rabbimizin rızasını gözeterek geçirmeyi tavsiye ediyoruz ... Yılbaşı kutlamaları adı altında bir ay öncesinden başlayan ifsat çalışmalarına hep beraber maruz kalmış bulunuyoruz ...Ey yılbaşını kutlamaya hazırlanan Müslüman kardeşim! Şimdi anladın mı neyi kutlamaya hazırlandığını? Ey çam ağacını süsleyip dükkânına koyan esnaf kardeşim, ey milli piyango bileti kuyruğuna girip milli piyango bileti almak için sıra bekleyen Müslüman kardeşim! Ey daha bir hafta öncesinden hindiyi alıp yılbaşı gecesi pişirmek için buzlukta bekleten hanım kardeşim ve ey yılbaşı gecesi için eğlence mekânlarında rezervasyon yaptıran Müslüman kardeşim! Şimdi anladın mı neyi kutlamak için hazırlandığını?” [13],[14]
Dernek Başkanı Surur Çelebi ise, "Noel kutlamalarının inancımıza bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Halkımızı dirilişe davet ediyoruz." dedi.
Diriliş?? Güzel olan her şey, size göre inancınıza saldırı zaten bu dünyada. Bırakın insanlar bari o tek gecede dilediği gibi eğlensin, sevdikleriyle vakit geçirsin!
31 Aralık 2013 Saadet Partisi Van Gençlik Kolları Başkanlığı, Van'ın çeşitli yerlerine astığı ve “Biz bacadan hediye getirenin değil, Hira'dan Kuran, Mirac'ta namaz getirenin ümmetiyiz.” yazılı pankartlarla yılbaşı eğlencelerini protesto ederek, halkı yılbaşı kutlamalarına karşı şu şekilde uyardı:
“Yılbaşı eğlenceleri nedeniyle lüks tüketim, israf akla ve sağlığa zararlı olan içki, kumar ve sefahat, toplumun kanına zerk edilen zehirden başka bir şey değildir. Tarih haçlı ordularının İslam beldelerine saldırmak sureti ile başaramadığını, toplumsal yozlaşmayı bugün modern bir şekilde sadece adını değiştirerek yapmaktadır. Yılbaşı ve şans oyunları sanki Müslüman halkımızın inanç ve kültüründen bir parçaymış gibi algılanmaya başlandı ve bu düşünce halkın büyük bir kesimi tarafından da benimsenmektedir. Bu kötülüklerin toplumumuzun içine girmesinde devletin eğitim sisteminin ve özellikle medyanın önemli ölçüde etkisi olmuştur.” [15]
Eh, ne diyelim ... İstedikleri oluyor; eğitim sistemimiz 4+4+4 eğitim sisteminin yürürlüğe girmesi, zorunlu din dersleri ve 19. Milli Eğitim Şurası’nın son düzenlemeleriyle çağdışılıkta sınır tanımıyor zaten artık. Toplumsal yozlaşmanın önünü yılbaşı kutlamamak kesecekmiş meğer, yolları açık olsun.
31 Aralık 2013 Yılbaşı kutlamaları Tokat’ta bir grup partili tarafından protesto edildi. Saadet Partisi tarafından öğle namazı sonrasında düzenlenen eylemde açılan pankartlarda, "Hiç Masum Değil, Bir Hristiyan Adeti Olan Noel, Sizden Bir Şeyler Götürmesin" şeklinde söylemler vardı. Öfkeli grup, ellerindeki "Adam Olsaydı Kapıdan Girerdi" ve "Siz Hiç Kurban Bayramında Evine Koç Götüren Hıristiyan Gördünüz mü?" yazılı döviz ve afişlerle yılbaşı kutlamalarına tepki gösterdi. Saadet Partisi İl Gençlik Kolları Başkanı Halil Taşova da okullarda çocuklara yılbaşı şarkıları öğretilmesini, Milli Piyango çekilişlerini ve alkol alımını eleştirdi. [16]
Resim: Çocuklara neşe getirmesi gereken Noel Baba'nın bir haydut gibi resmedildiği pankart.
Ayrıca, her sene yaşandığı için özel bir tarih belirtmeye bile gerek duymadığım cinsel taciz haberleriyle bu sene de karşılaşacağımız neredeyse kesin gibi. 2008 yılında "Yılbaşını Taksim'de geçirmek ister misiniz?" sorusuna cevap veren kadınların, tacizden korunmak için evde kalmayı tercih ettiklerini söyledikleri bir anket yapılmıştı. [17] Demek ki dini bütün (?!) vatandaşlar o gün sokağa dökülüyor, milletin karısına kızına tacizde bulunuyor, gecesini zehir ediyor, sonra da ahlaktan bahsediyor. Ahlakın dinlerden gelmediğini gösteren sayısız örnekten birisi olması adına bunu da anımsamakta fayda var.
Bakalım bu sene neler göreceğiz... Ne diyor çocuk şarkılarından, danstan, müzikten, küçük mutluluklardan rahatsız olan zihniyet? İslam hoşgörü dinidir. Ben yine de tüm bu “hoşgörüye” ve yöneltilen nefrete rağmen, yılbaşının kutlanmaya değer günlerden biri olduğunu düşünüyorum; çünkü insan, umudu var oldukça hayata tutunabilen bir canlı. Geleceğe umutla bakmanın neresi kötü olabilir ki? Sonuçta herhangi bir dini inancı olmayan benim gibiler için, kutsal olduğuna inanılan tüm dini kavramlar gibi hediye getiren Noel Baba, yılbaşı ağacı, ren geyikleri vb tüm semboller de insanları mutlu etmesi için yine insanlar tarafından üretilmiş birer masal ve araçtan ibaret. Tek farkı, yobazların iddia ettiğinin aksine tamamen zararsız olmaları. Yılbaşı ayrıca yüzümüzü batıya dönüşümüzü, Hicri takvimden Miladi takvime geçişimizi simgeleyen bir gün olmasıyla da kutlanmaya değer. Bu anlamda yılbaşının, aksini düşünenlere inat, ufak da olsa bir umut ışığını canlandırmak için harika bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Tabi bunu yaparken çevreye rahatsızlık vermemek, diğer insanların da kendi istedikleri biçimde kutlama yapma hakkını gasp etmemek önemli. Ateistlerin yılbaşı kutlamalarına ve genel anlamda hayata nasıl baktığına ilişkin Richard Dawkins, Sam Harris ve Neil DeGrass Tyson’ın kısa konuşmalarından derlenen videoyu izlemek izlemek için tıklayın.
2015 yılının daha aydınlık yarınlar için el ele çalışacağımız, bilimin ve rasyonalizmin ışığı sayesinde bu dipsiz görünen karanlıklardan, hurafelerden kurtulacağımız bir dönemin başlangıcı olması dileklerimle, hepinizin yeni yılını kutlarım!
* Bu yazım, Ateist Dergi'nin Aralık 2014 sayısında yayınlanmıştır.
Haber ve Alıntı Kaynakları:
1. http://eski.bianet.org/2003/01/06/15709.htm
2. http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/kafir_isi_guzel_icatlar_noel_ve_yilbasi-1168427
3. http://www.gazetevatan.com/turk-gelenegiymis--503197-gundem/
4. http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetayArsiv&ArticleID=1041883&KategoriID=24
5. http://www.radikal.com.tr/turkiye/noel_babayi_bicakladilar-1034580
6. http://www.milligazete.com.tr/haber/Yarin_aksam_seytan_evleniyor/222018#.VJ6XNV4iE
7. http://www.istanbulburda.com/%27Musluman-Noel-Kutlamaz-%27-yazili-pankart-acan-vatandas,-suruculere-eyleminin-sebebini-anlatmaya-calisti-155210
8. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22263105.asp
9. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22263105.asp
10. http://www.radikal.com.tr/turkiye/sisme_noel_babayi_bicaklama_eylemi-1168144
11. http://sozcu.com.tr/2013/gunun-icinden/bu-mahalleye-noel-baba-giremez-429252/
12. http://www.iha.com.tr/haber-argun-yilbasi-eglenceleri-inanca-yapilan-modern-hacli-saldirisidir-318715/
13. http://www.milligazete.com.tr/haber/Musluman_uyuma_yilbasini_kutlama/303357#.VJ6YkF4iE
14. http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/musluman-uyuma-yilbasini-kutlama.html
15. http://www.iha.com.tr/haber-argun-yilbasi-eglenceleri-inanca-yapilan-modern-hacli-saldirisidir-318715/
16. http://www.haber7.com/guncel/haber/971334-en-ilginc-yilbasi-afisi-spli-genclerden
17. http://www.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/111642-taksim-de-taciz-tehdidi-yilbasinda-kadinlari-eve-kapanmaya-zorluyor
18. http://cadde.milliyet.com.tr/2011/12/27/HaberDetay/1480745/osmanli_dan_cumhuriyete_yeni_yil_eglenceleri
19. http://www.konumankeni.com/tarihi/noel_agaci_muazzez_ilmiye_cig.html