İnsanın evrimi

   Bilimin insanlara ait fosil kayıtlarını inceleyen dalına paleoantropoloji denir. Paleoantropoloji, paleontoloji (eski canlı türlerinin inceleyen bilim dalı) ile antropolojinin (insanları inceleyen bilim dalı) kesişim noktasıdır. Canlıların genom haritalarının çıkarılmaya başlanmasıyla, paleoantropolojiye en büyük destek de kuşkusuz genetik biliminden gelir. Canlıların isimlendirilerek sınıflandırılması ile ilgilenenen bilim dalı taksonomidir ve yeni elde edilen verilerle zaman zaman değişebilir. Güncel taksonomiye göre insanın evrimini incelerken kullandığımız bazı terimleri aşağıda bulacaksınız. Bu yazının sonunda artık, şu bilimle alakası olmayan "İnsan maymundan mı geldi?" cümlesinden kurtulunmasını umuyorum, çünkü konunun kavranması ve evrim sürecinin biraz da olsa anlaşılması halinde bu sorunun anlamsızlığı ortaya çıkacaktır. 

 

 

  • Hominoidea: kuyruksuz maymunlar veya insansı maymunlar (üst familya)
  • Hominidae: hominidler veya büyük insansı maymunlar (orangutan, goril, şempanze ve insan cinsleri) (familya)
  • Homininae: hominineler (goril, şempanze ve insan cinsleri) (alt familya)
  • Hominini: homininler (şempanze ve insan cinsleri) (oymak)
  • Hominina: hominanlar (insansılar; yani Australopithecus, Paranthropus, Sahelanthropus, Orrorin, Ardipithecus, Kenyanthropus ve Homo) (alt oymak)
  • Homo: insanlar (Denisova insanı, H. antecessor, H. cepranensis, H. erectus, H. ergaster, H. floresiensis, H. gautengensis, H. habilis, H. heidelbergensis=Arkaik Homo sapiens, H. neanderthalensis, H. rhodesiensis, H. rudolfensis, H. sapiens idaltu, H. sapiens sapiens=modern insan) (cins) 

 

      DNA'mızın yaşayan en yakın akrabalarımız olan şempanzelerle benzerlik oranı, %85-98,8 olarak verilmektedir. Genetik uzmanları ve fosil kanıtlarına göre, şempanzelerle en yakın ortak atamız olan Hominini, 7-10 milyon yıl önce yaşamıştır. Bundan yaklaşık 5,4-6,3 milyon yıl önce Afrika'da, şempanze cinsi (Pan) ile bizim cinsimiz birbirinden ayrıldı. Peki bu ayrılmadan sonra bize ne oldu? Hominan soyu, doğrudan Homo sapiens'e dönüşmedi. Bunun yerine, (bizimki olan H. sapiens sapiens hariç hepsinin soyu tükenmiş olan) birçok hominanın oluşmasına kaynaklık etti. Bu "ara formları" kısaca işleyeceğiz. Bir zamanlar hominan olarak kabul edilen bazı türler de, son fosil bulgularıyla artık farklı bir sınıflandırmada ele alınmaktadır. (Örneğin; Ramapithecus’un aslında orangutanlarla yakın akraba olduğu anlaşılmış ve dolayısıyla hominan sınıflandırmasından çıkarılmıştır; Lewin 1987.) Ama bu yazıda şu anda kabul gören hominanlar anlatılacak. Ayrıca, fosillerin dışında pek çok mağara, alet, ayak izi ve buna benzer kayıtlar olsa da bu yazıda onlardan çok fazla bahsedilmeyecektir.

   Biyolojide her canlı türü, büyük harfle yazılan bir cins ismi (Örnek; AustralopithecusHomo) ve sonrasında gelen bir belirleyici isimle tanımlanır (Örnek; africanuserectus) ve ortaya bir tür ismi çıkar (Örnek; Homo erectus). Bazı yerlerde cins isminin sadece baş harfi yazılacaktır.

Hominan türleri

   Hominan türleri, fosil kayıtları ve DNA analizlerinden çıkan tarihsel özelliklerine ek olarak, iki ayak üzerinde yürüme (bipedalizm), artan beyin hacmi, küçülen diş yapısı, iskelet yapısı, alet kullanımı, kılsızlaşma, avlanma, ateşin kullanımı ve ilerleyen süreçte dillerin gelişimi, sanat, kültür ve medeniyete olan yaklaşımları gibi birçok kriterde değerlendirilebilir. Ancak bu yazıda biraz daha özet, en temel ve en önemli farklılıkları vurgulanarak anlatılacaktır. Beyin büyüklüğü ve kafatası hacmindeki artışın yanı sıra iki ayak üstünde yürümeye başlamamız, belki de maymunlarla aramızdaki en büyük farktır; çünkü bu sayede eller serbest kalmış ve alet kullanımına müsait hale gelmiştir. Australopithecus’un iki ayak üzerinde yürüdüğü, kemik/iskelet şekline ve de fosilleşmiş ayak izlerine bakılarak anlaşılmıştır. Australopithecusların, bizim de dahil olduğumuz Homo cinsinin atası olduğu düşünülmektedir. Ancak Australopithecuslar, vejeteryan olan Paranthropus isimli bir diğer hominan dalının atası da olabilir.  

 

   1859’da  Darwin’in “Türlerin Kökeni” kitabının yayınlanmasıyla fark edilmeye başlanan, insanların Afrikalı maymunlarla akraba olduğu fikri, 1924 yılında Afrika'da bulunan ilk fosillerle sağlam bir zemine oturmaya başladı. Bu fosil Raymond Dart tarafından bulunan 3-4 milyon yıllık bir Australopithecus fosiliydi (=Taung Child). Bundan daha önce bulunan fosiller de bu tarihlerden sonra daha belirgin sınıflandırmalara sokulabildi. Ama halen, keşfedilmemiş fosiller ve az da olsa aradaki boşlukları doldurması gereken hominan türleri vardır. Dahası, mevcut bilinen türler bile o kadar çeşitlidir ki kimi zaman uzmanlar bile bunları hangi alt türe dahil edecekleri konusunda fikir ayrılığına düşmektedir. Yine de kaba hatlarıyla insanın şempanzeyle ortak olan Hominini atasından sonraki evrim hattı fazlasıyla belirgindir. Geçtiğimiz yüzyılda birçok yeni fosilin bulunmasıyla, insanın evrimsel geçmişi daha da aydınlandı ve insanın yakın akrabası olan 12-19 farklı tür tanımlandı.

 

   Buradan itibaren anlatılacak olan hominanlar, fosillerin bulunma tarihine göre değil evrimsel tarihlerine (yani yaşadıkları döneme) göre, en eskiden en yeniye doğru sıralanmıştır. 

Sahelanthropus tchadensis

Şekil: Toumai

    Toumai ismi verilen kafatası fosili, 2001 yılında Orta Afrika’nın Çad bölgesinde bulundu ve tanımlandı (Brunet vd 2002, Wood 2002).

   Beyin hacmi 350 cm3 

   Şempanze ve insanların ortak atasına en yakın ve bilinen en eski hominan olarak anılsa da, insanla maymunların ortak atasından daha eski bir zamana (6-7 milyon yıl öncesine) işaret ediyor olması nedeniyle bazı uzmanlarca hominan değil, hominid olarak değerlendirilmektedir. (*hominid: Hominidae familyasının tamamı; yani şempanzeler, goriller, insanlar ve orangutanlar.)  

Orrorin tugenensis

 

   BAR 1000'00 (Orrorin), 2000 yılında Kenya’da bulunmuştur (Martin Pickford, Kiptalam Cheboi, Dominique Gommery, Pierre Mein, Brigitte Senut.)

   *Kol ve kalça kemiği kısımları, alt çene ve dişleri de içerir. Bipedal olduğu düşünülmektedir, ama kesin değildir. Boynunun ve kafasının bazı bölgelerinin şekli bipedal olabileceğine işaret etse de kafatasının geri kalan arka kısmı ağaca tırmandığını gösterir. 

   *6-5,8 milyon yıl öncesine aittir.

   *Köpek dişleri, Miyosen maymunları ve dişi şempanzelerinki gibi sivri ve küçüktür. İnsanlar gibi küçük dişlere sahiptir.

Ardipithecus ramidus 

  *5,8-4,4 milyon yıl öncesinde yaşamıştır.

  *4,4 milyon yıllık bir A. ramidus fosili 1994’te bulunmuştur (Yohannes Haile Selassie.)

  *Daha sonra yine 1994 yılında daha eksiksiz bir kafatası ve kısmi iskeletin bulunmasıyla bu tür, Ardipithecus takımına dahil edilmiştir. Çok kırılgan olan bu fosilin zarar verilmeden çıkarılıp incelenmesi 15 yıl sürmüş, 2009 yılında Ardi ismi verilerek bilim camiasına tanıtılmıştır. 

Şekil: Ardi 

  *120 cm boyunda, 50 kg ağırlığında olup beyin ve kafatası bir şempanzeninki kadar küçüktür.

  *Yerdeyken iki ayak üzerinde yürürdü ama ayakta yürümeye diğer Australopithecuslar kadar iyi adapte olmamıştı. Ağaçta yine dört ayak kullanırdı. A. ramidus’un bu iki ayak üzerinde yürüme yeteneği, insan evriminde bir dönüm noktası olan tek eşliliğe geçişte önemli bir aşama olabilir.

  *1997-2001 yılları arasında bulunan yeni fosiller, 5,2-5,8 milyon yıl öncesine işaret ediyordu. Bunlar yeni bir alt tür olan Ardipithecus ramidus kadabba (Haile-Selassie 2001) ve sonradan da yeni tanımlanan bir tür olan Ardipithecus kadabba (Haile-Selassie et al. 2004) olarak sınıflandırıldı.

Australopithecus anamensis 

   *5,5-3,9 milyon yıl öncesinde yaşamıştır.

   *Bu türe ait ilk fosil 1967 yılında Kenya’da bulunmuş (Arnold Lewis), 1995'te tanımlanmıştır (Leakey vd 1995.)

   *Türe ait diğer 1994’te Kenyada bulunan 9 fosil ve yine Kenya'da bulunan ve çoğu dişli olan 12 fosil vardır (Leakey vd 1995.) 

   *Kısmi tibia kemiği, bipedallığa güçlü bir kanıt teşkil eder. Alt humerus (üst kol kemiği) insanınkine çok benzer. 

   *Bu dönemde, Leakey tarafından Tanzanya’nın Laetoli bölgesinde bulunan ve 3,7 milyon yıl öncesine ait olan ayak izleri, bu tarihte yaşayan hominanların bipedal olduğunun göstergesidir.

Şekil: Laetoli ayak izleri

Australopithecus afarensis

   *Bu tür, 3.9 -3.0 milyon yıl öncesinde yaşamıştır. 

   *En önemli Australopithecus afarensis  örneklerinden biri olan Lucy (AL 288-1), çok iyi korunmuş bir fosildir. 1974 yılında Etyopya'da bulunmuştur. 3,2 milyon yıl öncesine aittir. (Lucy ismi, Beatles’ın “Lucy in the Sky with Diamonds” şarkısından esinlenilerek konmuştur.)

   *1,10 metre boyunda olan Lucy, iki ayak üzerinde ama hafifçe dizlerini bükerek, bizim kadar zarif olmayan bir şekilde yürümüştür.Bilim adamları bilgisayarlar yardımıyla yürüme şeklini modellemişlerdir. Tipik olarak uzun kollara ve kıvrık parmaklara sahip olması, Lucy’nin dahil olduğu tür olan australopithecusların yine de iyi tırmanıcılar olduğunu gösteriyor.

   *Beyin hacmi 375-440 cm3 

   *Kafatası şempanzeye benzer ama dişleri insansıdır. Özellikle kanin(köpek) dişleri insanınkinden daha büyük ve sivri, maymunlardan daha küçüktür.

   *Pelvis ve bacak kemikleri modern insana çok daha fazla benzer. Bipedal olduklarına şüphe yoktur, ama vücut yapıları koşmaktan çok yürümeye uygundur (Leakey 1994.)

   *Boyları 107-152 cm arasında değişir.

   *El ve ayak parmakları kıvrık olup insanlarınkinden daha uzundur ancak ellerin diğer özellikleri insana benzer (Johanson and Edey 1981.) Bu el ve ayak parmaklarıyla ilgili özellikler, bazı bilim adamlarınca A. afarensis’in hala ağaç tırmanmaya uyumlu olduğu şeklinde algılanırken, bazılarınca da evrim artıkları olarak değerlendirilir. 

Şekil: Lucy 

Şekil: Lucy  

Şekil: Selam veya DIK 1-1 (bir diğer A. afarensis örneği)

Kenyanthropus platyops 

  *Bu türe ait bulunan ilk örnek, 1999’da Kenya’da bulunan kısmi kafatasıdır (Justus Erus).

  *3,5-3,2  milyon yıl öncesinde yaşamıştır.

 

   *Kafatası A. afarensis ve A. africanus özelliklerine sahip olup, geniş yassı surat ve küçük dişlere sahiptir. Leakey tarafından tamamen yeni bir tür (Kenyanthropus platypos) olarak sınıflandırılırken, bazı uzmanlar tarafından Australopithecus’un bir alt türü şeklinde Australopithecus platyops olarak da ele alınır.

Australopithecus africanus 

   * 3-2 milyon yıl öncesinde yaşamıştır. A. afarensis gibi o da bipedaldir, ama vücudu biraz daha iricedir. 

   * Bu türe ait en önemli fosillerden biri  1924 yılında Güney Afrika’da bulunan Taung Child’dır. İncelendikten sonra keşfin hemen ertesi yılı Nature dergisinde Raymond Dart tarafından yeni bir tür olarak tanımlanmıştır. 2,5 milyon yıl yaşındadır. Öldüğünde 3 yaşında olduğu düşünülmektedir. Omurganın hemen üzerinde bulunan kafatası, bunun bir maymuna değil, hominan türüne ait olduğuna dair ipucu vermiştir ve kafatasındaki kırıklara bakılarak daha önceki fosil örneklerinden elde edilen veriler de göz önüne alındığında, bu çocuğun kartal gibi bir yırtıcı kuş tarafından öldürülmüş olabileceği düşünülmüştür.

Şekil: Taung Child

   *Beyin hacmi: 420-550 cm3 (Şempanze beyninden biraz daha büyük olmakla birlikte, konuşma yeteneğinin dayandığı beyin bölgelerinin oluşumu için yeterince büyük değildir.)

   *Arka dişleri A. afarensisten biraz daha büyüktür. Çenesi ve dişleri insanınkinden çok daha büyük de olsa, maymunlardan çok insana benzemektedir. (Johanson and Edey 1981).

Australopithecus garhi

   *1999’da bulunmuştur (Asfaw, White vd 1996).

   *Önceki australopithecuslardan kafatası şekli, özellikle büyük arka dişleri ve ilkel bir kafatası morfolojisiyle ayrılır.

Australopithecus sediba

    *1,78-1,95 milyon yıl öncesine ait genç bir erkekle yetişkin bir dişiye ait iki fosil bulunmuş ve sonrasında tanımlanmıştır (Berger vd 2010).

   *2008 yılında Güney Afrika'da bir mağarada keşfedilen ve "Karabo" (Yanıt) olarak adlandırılan 2 milyon yıllık, 13 yaşındaki bir çocuğa ait bu iskelet fosili bilim dünyasını şaşkınlığa uğratmıştı. Witwatersrand Üniversitesi'nde evrimsel biyoloji profesörü Lee Berger, Karabo'nun elinin daha önce bir benzerinin görülmediğini söylüyor ve ekliyor: "Elinizin üzerine koyduğunuzda, bu el kemiklerinin bir şempanzeye ait olmadığı su götürmez. Bu el kesinlikle alet yapabilecek kapasitede. İnsanlarla ortak özellikleri daha önceki tüm keşiflerden fazla yine de çok ilkel ve bu çok heyecan verici." 

   *Karabo'nun ellerinin insan eline benzerliği şok etkisi yaratırken, John Gurche iki milyon yıl boyunca korunmuş iskeletten yola çıkarak Karabo'nun neye benzediğini ortaya çıkardı. İskeletten yola çıkılarak çizilen portre ve iskeletin yanında bulunan 30'lu yaşlarındaki bir kadına, muhtemelen Karabo'nun annesine ait kemik kalıntıları, Londra'daki Doğa Tarihi Müzesi'nde sergileniyor. 

 

   *Genç erkek bireyin beyin hacmi: 420 cm3

   *A. africanus ile Homo arasında bir geçiş formu olarak değerlendirilmiş, Homo'ya daha çok benzemesi nedeniyle de onun olası atası olabileceği düşünülmüştür.

   *Bipedaldir ama ağaca tırmanmak için uzun kolları vardır.

   *Kafatasında, dişlerinde ve pelvis bölgesinde insana benzer özellikler bulunmuştur.

   *Bulunan her iki birey de kısa boyludur. (130cm)

   Australopithecus afarensis, africanus ve buraya kadar anlatılan türler zayıf australopithecuslar olarak bilinir; çünkü birazdan anlatılacak olan güçlü (robust) australopithecuslar kadar iri değillerdir, ayrıca kafatasları ve dişleri de daha küçüktür.

Paranthropus (Australopithecus) aethiopicus

  * 2.6 - 2.3 milyon yıl önce yaşamıştır.

  * En iyi bilinen örneği Alan Walker tarafından 1985’te Kenya’da bulunan KNM WT 17000 (The Black Skull) fosilidir. 

Şekil: KNM WT 17000 (The Black Skull)

   * Beyni çok küçüktür; beyin hacmi 410 cm3.

   * Kafatası kemikleri ilkeldir. Yüz genişliği, çene ve diş büyüklüğü gibi diğer özellikleri A. boisei’ye benzer. Bilinen tüm hominanlar arasında en büyük sagital krete sahiptir. --> Sagital kret, kafatasının tepesinde bulunan kemiksi bir kabartıdır ve buraya çiğneme kasları tutunur.

Paranthropus (Australopithecus) robustus  

   * Beyin hacmi 530 cm3

   * 2-1,5 milyon yıl önce yaşamıştır.

   * 1948 yılında Güney Afrika’da bulunan SK48 ve 1938’de yine Güney Afrika’da bulunan TM1517 bu gruba girer.

   * Ön dişleri nispeten küçük, öğütücü arka dişleri ise büyüktür. Bulunan pek çok örnekte sagital kret mecvuttur ki bu da çok fazla çiğneme, dolayısıyla güçlü çiğneme kasları gerektiren bir beslenme şekline işaret eder.

   * Robustus fosilleriyle bulunan kemiklerin, toprağı kazma aletleri olarak kullanılmış olabileceği düşündürmüştür. 

Paranthropus (Australopithecus) boisei  (eski ismi: Zinjanthropus boisei)

  

   *2,1 – 1,1 milyon yıl önce yaşamıştır.

   *OH5 (Zinj veya Nutracker Man) bu türe ait 1959 yılında Tanzanya’da bulunan bir örnektir ve 1,8 milyon yıl öncesinden kalmadır.

   *A.robustus’a benzer ama surat ve yanaklar daha da geniştir.

   *Beyin hacmi robustus gibi 530 cm3 civarındadır.

  Australopithecus aethiopicusrobustus ve boisei güçlü australopithecuslar olarak bilinirler, çünkü özellikle kafatasları iri kemiklidir. İnsanın doğrudan atası olmak için çok uygun adaylar değildirler. Birçok uzman onları artık Paranthropus takımına dahil etmektedir. 

Homo gautengensi

   *2010 yılında Güney Afrika'da bulunan kısmi bir kafatası fosilinin incelenmesi sonucunda bu canlının aranan kayıp halkalardan biri olabileceği, yani Homo cinsinin ilk türlerinden biri  olabileceği üzerinde duruluyor.

   *1,95 milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen örnek, çok yeni bir buluş olması nedeniyle hala incelenmektedir ve hakkındaki bilgiler henüz kesinlik kazanmamıştır.

Homo habilis

    *2,4 milyon-1,5 milyon yıl önce yaşamıştır.

   *1960 ylında Tanzanya’da bulunan iki fosil; OH7 ve OH8

   *1968 yılında yine Tanzanya’da bulunan OH24 (Twiggy)

   *1973te Kenya’da bulunan KNM ER1813  bu türe ait en ünlü fosil örnekleridir.

Şekil: KNM ER1813

   * Homo habilis, fosil kayıtlarında insana en çok benzeyen en eski canlıydı. P.bosei  ile aynı dönemde yaşamış olan Homo habilis, bizim üçte ikimiz büyüklüğündedir ve beyinleri Australopithecuslardan belirgin şekilde daha büyüktür (500-800 cm). 

   * "Hünerli işçi" anlamına gelen H.habilis, alet icat edip bunları kemik kırmak ve kemik iliği çıkarmak için kulicalanan en eski türdür. Oldowan olarak bilinen bu alet yapma geleneği, hiç değişmeden 1 milyon yıl kadar devam etmiştir. Oldowan aletleri taşlardan yapılırdı. Bu süreçte, büyük beyin hacimlerine rağmen Paranthropus türünün 1,2 milyon yıl önce nesli tükenmişti.

Güncelleme (2015): Kenya’daki Lomekwi kazı alanında bulunan 3,3 milyon yıllık taş aletler bu bilgiyi değiştirebilir. (Bizimki olan Homo cinsinin kökenini 2,8 milyon yıl geriye çeken bu keşifle ilgili Science makalesiNature’da yayınlanan makale. Ayrıntılı Türkçe bilgi için tıklayın.) 

   * Bazı bilim insanları, yırtıcılara karşı ekip halinde çalışmayı öğrenmenin, Homo cinsine üstünlük sağladığını düşünmektedir. 

  

   * Homo habilis'in dişleri ve çenesi Paranthropus'tan çok daha küçüktür ve büyük ihtimalle büyük miktarlarda et yiyen ilk insandır. Leş yiyicilikle başlayan bu etobur beslenme sonucu meydana gelen enerji, beyin hacmindeki artışı tetiklemiş olabilir. Bilim adamları, çene kaslarını zayıflatan bir mutasyon sonucunda, beynimizin büyümesi için kafatasında yeterli alan açılmasıyla beynin büyüdüğü üzerinde durmaktadır. Broca bölgesi denilen ve konuşma yeteneği için şart olan kabarıntı, bir H. habilis'in kemikten alçı modelinde mevcuttur. Bu da ilkel bir konuşma yeteneğine sahip olmuş olabileceğini gösterir. 127 cm boyunda, 45 kg ağırlığında olduğu anlaşılmıştır. Dişi bireyler daha küçük olabilir.

Homo georgicus

*2001 Gürcistan'da bulunan D 2700 fosili bu gruba girer ve 1,8 milyon yaşındadır.

*H. habilis ile H. erectus arasındaki bir ara formdur.

*Beyin hacmi 600-780 cm3 

*2001’de tam olmayan bir iskelet daha bulundu ama henüz detayları bilinmiyor (Vekua vd 2002, Gabunia vd 2002). 

Homo erectus

*1,8 milyon- 300 bin yıl önce yaşamıştır. 

*Bu türe ait ilk örnek, 1891’de Endonezya’da bulundu (Eugène Dubois tarafından). Java Man ismi verilen bu örnek, 1-0,7 milyon yıl öncesinden kalmadır. 

Resim: Peking Man

   *Daha sonra 1921 yılında Peking Man olarak isimlendirilen ve 780-680 bin yıl öncesine ait bir fosil de Çin’de bulundu. 

Resim: Peking Man

    *En önemli fosillerden birisi olan Turkana boy veya Nariokotome Boy, 1984 yılında Kenya’daki Nariokotome bölgesinde bulunan Turkana gölü yakınlarında  bulunmuştur ve elimizdeki en eksiksiz fosillerden birisidir. 1,5 milyon yıl öncesine tarihlenen Turkana boy, kimi uzmanlarca Homo ergaster, kimilerince de Homo erectus olarak sınıflandırılır.  Bu 16 yaşındaki genç erkek bireye ait fosil incelemeleri, pelvis bölgesinin günümüzdeki genişliğine ulaşmış olduğunu göstermektedir. Bu keşif, büyüyen kafatası ve beyin oranları da göz önüne alınınca, günümüzde insan dişilerinin doğum için yardıma ihtiyacı olması, bebeklerin daha erken doğması, çocuk bakımının daha uzun süreye ihtiyaç duyması gibi maymun dişilerinden farklı olduğu bazı özelliklerin ortaya çıkış sebeplerine ışık tutmaktadır.

Resim: Turkana boy (Nariokotome boy)

   *Bunların dışında bu türe ait ünlü fosiller 1937-39 yılları arasında bulunan Sangiran 2 ve Sangiran 4’tür. Ve sonradan daha başka fosiller de bulunmuştur.

   *Beyin hacmi 850-1100 cm3 olan H. erectus'un, kesin olmamakla birlikte denize açılan, mamut ve yabani at gibi hayvanları avlayan, ateşi kullanan ve barınak yapan ilk insan türü olabileceği düşünülmektedir. H. habilis gibi büyük azı dişleri içeren çıkık çene, kalın kaş tümsekleri vardır, çene ucu belirgin değildir.

 

   *İskeleti modern insandan daha iri yapılı, dolayısıyla daha güçlüdür. Bulunan örneklerde çeşitlilik vardır, Turkana boy uzun boylu ve ince yapılıyken, Pekin Man daha kısa ve tıknaz yapılıdır. Turkana boy üzerinde yapılan çalışmalar, erectus’un yürüme konusunda modern insanlardan daha becerikli olabileceğini göstermiştir (Willis 1989). 

  *Homo habilis ve bütün australopithecuslar sadece Afrika’da bulunmuştur. Fakat H.erectus daha geniş bir yayılım gösterir, Afrika, Asya ve Avrupa'da da bulunmuş, Çin’e kadar yayılım göstermiştir. Erectus'un ateşi kullandığına dair kanıt vardır ve taş aletleri habilis'ten daha gelişkindir.

Şekil: KNM ER 3733

    *1,65 milyon yıl öncesine gelindiğinde bir başka tür olan Homo ergaster ortaya çıkar.

   *Bazı uzmanlar Afrikalı erectus türlerini, Asyalı H.erectus'tan bazı kafatası özellikleri bakımından farklı olması nedeniyle, Homo ergaster grubunda sınıflandırır. Böyle bir sınıflandırma yapılması halinde, Turkana boy ve KNM ER3733 gibi örnekler de H. ergaster sınıfına girmelidir. 

   *Aletlerini Acheulean tekniği denilen farklı bir teknikle yapıyorlardı. Bu teknik, nerdeyse bütün taş devri boyunca kullanılmıştır. Bazı uzmanlara göre H. ergaster, ilk kılsız vücuda sahip olan ve de ilk kez terleyen hominan türüdür. 

H. cepranensis ve H. antecessor

   * H. erectus ile H. heidelbergensis arası bir form oldukları düşünülüyor ama incelenmeleri sürüyor.

   * H. cepranensis (800 bin yıl)

   * H. antecessor  (1,2 milyon-500 bin yıl)

Homo naledi

   2013 yılında Afrika'nın Gauteng vilayetindeki Rising Star Mağaralarında* keşfedildi ve 2015 yılında bilim camiasına duyuruldu.Eylül 2015 itibariyle aynı mağara sisteminde en az 15 bireye ait toplam 1550 örnek bulunmuştur. Sotho dilinde "naledi" kelimesi "yıldız" anlamına gelir ve bulunduğu mağaranın ismine ithafen verilmiştir *(Rising Star, Yükselen Yıldız anlamına gelmektedir).

 

  Fosillerin kaç yıllık olduğu henüz kesin olarak belirlenmemiştir çünkü ekip, çalışmanın bilim camiasına duyurulmasından önce fosillerde bozunmaya yol açabilen radyokarbon tarihleme yöntemini uygulamak istememiştir; ama şimdilik tahminler bu Homo türünü, çok kabaca (farklı tahminlerin derlemesi olarak) 1 milyon-2,8 milyon yıl önceki döneme yerleştirmektedir. Paleoantropologlar, bu fosillerin ayrıntılı incelemesini yaparken temkinli olmaya devam etmekte, dolayısıyla çok yeni olan bu fosil türe ilişkin şimdiki bilgilerimiz değişebilir. Ölü gömme alışkanlıklarıyla ilgili spekülasyonlar da bu yöntemsel verileri beklemektedir. Konuyla ilgili çok daha kapsamlı bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.


 Arkaik Homo sapiens  (Homo heidelbergensis) 

   *Homo sapiens'in arkaik formları 524 bin yıl önce yaşamıştır. Bu tür, hem Homo erectus’un hem de modern insanın beyin özelliklerini taşır. Beyin hacmi erectus'tan büyük ve çoğu modern insandan küçüktür (ortalama 1200 cm3).

   *Kafatası H. erectus’tan daha yuvarlaktır.

   *İskeleti ve dişleri H. erectus’tan daha zayıf, ama modern insandan daha iri ve güçlüdür.

   *H. erectus ile arkaik sapiens arasında net ve kesin bir ayrım hattı yoktur, pek çok fosil 500 bin ile 200 bin yıl öncesine ait olup aralarındaki farkları belirlemek zordur.

   *209 bin yıl öncesine ait olan Dali fosili, kimi uzmanlarca Homo sapiens sapiens'e, kimilerine göre de H. erectus'a dahil edilmektedir. 

   *1994 yılında İngiltere’de bulunan Boxgrove Man ve İtalya’da bulunan Altamura Man bu türün örneği olan fosillerdir.

Homo sapiens neanderthalensis (Homo neanderthalensis)

 

 

Şekil: Krapina C

      *Neandertal insan, 230 bin ile 30 bin yıl önce Avrupa ve Orta Asya'da yaygın olarak yaşamıştır.

      *Bu türe ait ilk fosil 1899 yılında Hırvatistanda bulunan Krapina’dır.

      *Steinheim Skull  1933 yılında Almanya bölgesinde,

      *Swanscombe Man  1935 yılında İngiltere’de,

      *Bontnewydd  1981 ylında İngiltere’de bulunmuştur ve bu hepsi de bu türe girerler.

      *Tahun C1 (İsrail’de), Mt. Circeo, Saccapastore, La quina 5 ve 18, Neanderthal 1, La Ferrassie 1  gibi bu gruba ait daha pek çok fosil, kemik-diş-çene örneği vardır. 

Şekil: La Ferrassie 1

   *Beyin hacmi, modern insandan biraz daha büyüktür (yaklaşık 1450 cm3), ama bu büyük olasılıkla daha büyük olan vücut yapılarıyla bağlantılıdır.

   *Beynin içinde bulunduğu kranyum, modern insanınkinden daha uzun ve alçaktır. Erectus gibi çıkıç çene ve basık alna sahiptir ve çene ucu belirgin değildir. Orta yüz bölgesi de dışa çıkıktır ki bu özellik ne erectus'ta, ne sapiens'te görülmez ve soğuğa uyum için gelişmiş olabilir. Modern insandan pek çok başka özellik ile ayrılır, bunlardan en ilginç olanları kürek kemiği ve pelvisteki kasık kemiğidir.

   *Neandertal fosilleri, H. erectus'unkilerden daha gelişkin aletler ve silahlarla beraber bulunmuştur. Ölülerini gömen ilk insanlardır. Bilinen en eski mezar benzeri yapı 100 bin yıllıktır (Trinkaus and Shipman 1992; Trinkaus and Howells 1979; Gore 1996)

   *Neandertaller soğuk iklimde yaşamıştır ve vücut özellikleri, soğuğa uyum sağlamış olan modern insanlara benzer (kısa ve tıknaz vücut yapısı, kısa uzuvlar gibi özellikler). 168 cm boyunda olup kalın ve ağır, güçlü kas bağlantı yerleri içeren kemikleri vardır. Zor yaşam koşullarına dayanıklıdırlar.

 "Son Neandertal Ao" adı fimle ilgili bilgi almak için tıklayın.

Homo floresiensis (Flores insanı veya “hobbit”)

   * Homo cinsine dahil edilip edilmemesi gerektiği halen tartışılmakta olan Homo floresiensis’e ait iskelet kalıntıları 100 bin - 60 bin yıl öncesine; bu iskelet kalıntılarıyla birlikte bulunan taş aletlerse 190 bin - 50 bin yıl öncesine tarihlenmiştir. 
   * 2003 yılında Endonezya’nın Flores adasında keşfedilen ve bir Homo floresiensis bireyine ait olan kalıntılar, onun yaklaşık 1,1 metre boyunda olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca dokuz ayrı bireye ait eksik iskelet kalıntıları bulunmuştur; bunlardan birisi eksiksiz bir kafatası fosili olup LB1 olarak adlandırılmıştır. Küçük bir bedene sahip olan H. floresiensis’in beyni de aynı ölçüde küçüktür. LB1 örneğine bakılırsa, beyin hacmi 380 cm3’tür; yani en yakın atası olduğu varsayılan (bu da tartışmalı bir konudur) H. erectus'un beyninin yarısı kadardır ve de şempanzelerin veya australopithecus’ların beyniyle hemen hemen aynı hacimdedir. 

Şekil: LB 1 (Hobbit)

Şekil: LB 1 (Hobbit) canlandırma

   *Beyin hacmi 417 cm3 

   * En eksiksiz erişkin dişi fosilidir.

   * 1 metre boyundadır, Homo erectus'un cüce formu olduğu da düşünülmektedir. (Büyük memelilerin cüce formlarının yalıtılmış adalarda evrimleşmesi sık rastlanan bir durumdur.)

   *Tamamen bipedaldir. Alet ve ateşi kullanmış, adada bulunan cüce filleri avlamıştır (Brown et al. 2004, Morwood et al. 2004, Lahr and Foley 2004).

Denisova hominini  (X-woman)

   *Rusya'daki Denisova mağarasında, farklı bireylere ait 41 bin yıllık bir parmak kemiği ile diş kalıntısı bulunduğu duyuruldu. 2010 yılında duyurulan ve farklı bireylere ait olan diş ve parmak kemiği örneklerine ek olarak, 2011 yılında da bir ayak parmağı kemiği bulunmuştur. Bulunan bölgenin soğuk iklim şartları, iyi korunmuş olan DNA'nın incelemesini kolaylaştırdı. Bu vücut parçalarının mitokondriyal DNA (mtDNA) tekniğiyle incelenmesi sonucunda kalıntıların, henüz tanımlanmamış yeni bir Homo cinsine ait olabileceği düşünüldü. Denisova Mağarası, kalıntıların işaret ettiği tarihle aynı tarihlerde neandertal ve modern insanlar tarafından da kullanılmıştı. 

 

   *Denisova Hominini'nin (Denisovalar olarak bilinir) mtDNA'sı, neandertaller'den farklıdır. Uluslararası bir bilim adamı ekibi, parmak kemiğinin genomundaki diziyi belirledi. Çıkan sonuçlara göre, Denisovalar ile neandertaller ortak ataya sahiptir ve Melanezyalılarla da çiftleşmişlerdir. Analizlere göre, modern insan, neandertaller ve Denisova homininleri en son 1 milyon yıl önce ortak bir ataya sahipmiş. Ayrıca yine DNA çalışmalarına göre, bu yeni hominin türü, Afrika'dan erken göçün sonucu olabilir. Çok yeni olan bu tür ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. 

  *Denisova insanının genomu çözüldü; konuyla ilgili güncel haberi okumak için tıklayın.

Homo longi (Ejderha adam)

   Geçmişte Çin'in Heilongjiang eyaletinin Harbin şehrinde keşfedilen bir kafatası, Homo sapiens'in en yakın akrabasına ait olabilir. Çalışmaları 25 Haziran 2021’de The Innovation dergisinde yayımlanan bilim insanları, Homo longi adını verdikleri Harbin kafatasının, bize Neandertallerden bile daha yakın olan yeni bir insan türüne ait olabileceğini düşünüyor.

Homo sapiens sapiens (modern insan)

 

   *H.sapiens'in ilk modern formları 195 bin yıl öncesinde ortaya çıkar (Omo fosili.) Diğer Homo türlerinin soyları tükenmiştir. Geriye sadece günümüz modern insanı olan Homo sapiens sapiens kalmış ve tüm Eski Dünya'ya yayılmıştır. Göç yollarıyla ilgili güncel bir çalışmaya ulaşmak için tıklayın.

   *Modern insanın ortalama beyin hacmi 1130-1260 cm3

   *Alın dik bir şekilde yükselir, kaş kabarıntıları çok küçük veya eksiktir, çene dikkat çekici ve çıkıktır ve iskelet ince yapılıdır.  

   *İlk bulunan H.sapiens fosili 1868 yılındaki Cro-Magnon1’dir. 30 bin yıl önce yaşamıştır. Kromagnon kültürünün ortaya çıkışıyla, alet setleri daha karmaşık olmaya, giyim, oymacılık ve heykeltraşlık gibi eserler görülmeye başlanmıştır. Süslü aletler, boncuklar, müzik aletleri ve mağara resimleri sonraki 20 bin yılda ortaya çıkar (Leakey 1994). 

 Şekil: Cro-Magnon1

   *Cro-Magnon1 dışında Omo1, Omo2, Jebel Irhoud 1,2,3,4 ve Mungo Man gibi pek çok örnek vardır. Bunların arasında en eski olan Omo, 195 bin yıl öncesine aittir.

   *Son 100 bin yılda bile daha küçük azı dişlerine ve vücut iriliğindeki gürbüz görünümde azalmaya doğru giden süreç devam etmiştir.Bizim şu andaki yüz, çene ve diş yapımız, bundan 10 bin yıl önce yaşamış olan mezolitik insana göre %10 daha narin yapılıdır. 30 bin yıl önce yaşamış olan üst paleolitik insanlara kıyasla da, %20-30 daha narin yapılıyız. İlginç bir şekilde Avustralya aborjinleri gibi bazı insan gruplarının dişleri, arkaik sapienslere daha çok benzer. En küçük dişler, besin işleme tekniklerinin en uzun süre kullanılmakta olduğu bölgelerde bulunur. Bu durum, bütün canlılarda evrimin itici gücü olan doğal seçilimin, son 10 bin yılda bile insan soyunda yarattığı değişiklerden sadece biridir (Brace 1983).

 

   Bu yazıda adı geçen tüm fosillerin gerçek örnekleri, dünyanın çeşitli yerlerindeki müzelerde sergilenmektedir. 

 

 

   Buradan, hominanların geçmişiyle ilgili güzel bir şemaya ulaşabilirsiniz. 

Resim: Hominan türlerinin beyin hacmi ve ortalama boy oranları 

   Son olarak, konuyu özetlediğini düşündüğüm ve çok temel bilgileri içeren aşağıdaki videoyu da izlemenizi öneririm. Özellikle yeni başlayanlar ve konuya yabancı olanlar için faydalı olacağını düşünüyorum:

 

Şu yazılar da ilginizi çekebilir:

Kaynakça:

Yorumlar (12) -

  • Din ve evrim  ilişkilendirmelerinin  hakkında bir  yazı geri kalmış türk halkı için faydalı olacaktır, evrim sürecinin dinle ilişkilendirip söküp atmanın cehaletini  bu şekilde yok edebilirisiniz efendim.. Tüm kulaklara seslenmeli... Ayrıca  yukarıdaki yazı için teşekkürler.
  • Asla kendimin araştırıp ögrenemeyeceği araştırmaya teşvik edici yazı ve sitelerin adreslerinide verdiğini icin tekrar teşekkür
  • Çağdaş insanın milyonlarca yıllık evrim sürecinin, bugüne kadar edinilen bulgular ışığında derli toplu bir özeti olmuş. Kutluyorum. Bu alanda bilimsel araştırmalar ilerledikçe ve geride kalan yıllara ilişkin bilgimiz arttıkça, bu muhteşem sürecin henüz karanlıkta kalan yönleri de aydınlatılabilir. Ama şimdi sahip olduğumuz bilimsel veriler de, evrim kuramının, bizzat biz insanlar bakımından da ne kadar derin ve isabetli bir deha eseri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kuramı peşinen inkar etmek ya da çarpıtmak yerine, onun aydınlattığı yolda ilerlemek ve daima sorgulayıcı bir yöntemle yeni bulgular elde etmeyi ve onları aynı eleştirel yaklaşımla yorumlamayı sürdürmek gerekmektedir. Bu uğurda emek harcayan bilim insanları ve onların bulgularını halka ileten bilim dostları, yaşama en anlamlı katkıyı yapmaktadır. Onlara teşekkür borçluyuz.
  • Bu kafataslarının hepsi sahte diyen bir okuyucuya cevaben:

    Size kalsa, müzelerde sergilenenler, yapılan bütün deney sonuçları, bilimsel olan herşey işinize ve dininize ters düşüyorsa yalan zaten. Kafataslarının maketleri konulabilir müzelere, bu zaman zaman resim ve heykel müzelerinde bile uygulanan bir yöntemdir. Gerçekleri ışıktan ve diğer etkenlerden zarar görmesin diye böyle uygulamalar yapılır. Hiç elinize bir fosili alıp 1 hafta sonra ne hale geldiğini gözlemlediniz mi mesela? Bu kadarını düşünemeyip hemen hurafeci, dinci, cinci sitelere başvurmanız ve böyle bilim dışı sitelerle aklınızın bu kadar kolay çelinebilir olması çok üzücü. Ayrıca müzeleri gidip gezdiniz ve müzelerin yöneticileriyle de konuştunuz herhale ki sahte olduklarından da bu kadar eminsiniz. Biraz kendinize saygı duyun ve her söylenene inanmayın, bilimsel argümanları bilimsel kaynaklarla eleştirin. Yobazların uydurduğu komik iddialarla değil.
  • Kuranda yazıyordur bunlar diyen birileri cıkarsa şaşırmam Smile)
  • Bu güzel çalışma için şahsen çok teşekkür ediyorum. Konu ile ilgilenenlerin muhtemelen herkes tarafından da bilinen R.Dawkins in eserlerini okumasını tavsiye ederim.

  • Ben aslen ılmın ışığından sapmadım hıç. Dinlede uğraşmadım ama Turan Dursunun ölümünden sonra onun bize braktığı inanılmaz kitaplarını okudum,ürpererek. Bu gün halen sayın İlhan Arsel ın eserlerini okumaktayım. Yaşla sıklaşan arızalar zaten azalmış zamanımı daha da kısaltmakta.Şimdide sizin gibi aydin araştırmacılarımızın varlığını görmek bande daha fazla bilmek hevesi uyandırmaktadır. Ne mutlu bize ki siz varsınız.
  • Süper bir derleme olmuş. Kendi bloğumda insanın evrimi ile iligli yazı yazmaya hazırlanırken buldum burayı ve hazırlamamaya karar verdim. Bu yazının üstüne yazı yazamam Smile
  • Umurcan Güngör, blogunuzu gördüm. Öncelikle teşekkür ederim. Ülkemizdeki bilim sansürünü ve bilimsel gerçekleri çarpıtarak insanların gerçekleri öğrenmesine engel olmaya çalışan yobaz zihniyete sahip sitelerin fazlalığını da göz önüne alarak diyorum ki; bol bol yazın, paylaşın, bilimsel bilginin döngüsü artsın, insanların bilimi adam gibi öğrenme çabalarına sizin de katkınız olsun.
  • Harika gerçekten bunun çıktısını alıp bu konuda bazı insanları bilgilendirmek istiyorum nasıl çıktı alabilirim.
  • hayret? hala tepki gelmemiş. Bu demek ki herkesin anlayabileceği bilimsellikte bir dil kullanılmış teşekkürler.

Yorum ekle