Islam Net, Norveç’te yaşayan Farad Qureshi tarafından 2008 yılında kurulan bir Müslüman derneği. Kendilerini ılımlı bir grup olarak tanımlayan bu topluluk, geçenlerde Norveç’te bir barış konferansı (!) düzenledi. Söylediklerine göre konferansın amacı, “kafirlerin” İslam hakkındaki yanlış algısını tartışmak ve çözümlemek. Bu etkinlikte çekilen video yayından kaldırıldığı için konferansta sarf edilen bazı çarpıcı cümleleri aşağıda veriyorum:
“ Kaçınız radikal olmayan, normal (sünni) Müslümanlarsınız? (Eller kalkar) Everybody maşallah! Sübhanallah!
Peki, kaçınız kadınlarla erkeklerin yan yana oturmaması gerektiğine inanıyor? (Eller kalkar, herkes hemfikirdir) Sübhanallah! Allahüekber!
Sonraki sorum şu: Kaçınız Kuran’da ve hadislerde tarif edilen cezaların; bu ister idam cezası, ister zina için recm (taşlayarak öldürme) cezası olsun, insanlar için olası en doğru cezalandırma yöntemi olduğuna inanıyor? (Eller kalkar) Allahüekber! El kaldıranlardan kaçınız radikal islamcı? (Ellerin çoğu iner) Sübhanallah!
Hal böyleyken, bu ülkelerin siyasetçileri ve medyası hepimizin, bütün mültecilerin ülke dışına gönderilmesini mi savunacak?!”
Kısacası deniyor ki, "Bunlar radikal İslamcıların değil, kendisini Müslüman sayan herkesin doğal, ortak fikridir. Eşcinselleri taşlamak, öldürmek, kadınları aşağılamak..vs; bunlar zaten İslam'ın olmazsa olmazları."
Buyrun buradan yakın… Ya ne yapacaklardı? Sen insanların ülkesine sığın, sana her türlü yardımı yapsınlar (tabii o da kendi çıkarlarını gözeterek seni cahil tutsun, ucuz iş gücü olarak sömürsün vs...ama sen bunu bilmiyorsun); sonra da gidip çağ dışı zihniyetinle, her türlü insan hakkını ihlal eden vahşi uygulamalarını adamlara dayat. Şu anda Avrupa’daki 80 milyona yakın Müslüman mültecinin birçoğu Avrupa Birliği’nin sağladığı refah hizmetleriyle yaşıyor, geçiniyor. Verilen rakamlara göre İsveç’e her hafta 2000 Suriyeli Müslüman sığınıyor. Bu rakamlar, İsveç gibi aydınlanmacı görüşlerin yüksek olduğu medeni bir toplumda bile "yabancı düşmanlığının" sıkça görülmesinin en önemli sebebi olsa gerek; "yabancı" tanımları videoda gördüğünüz "ılımlı Müslüman" kesimi kapsıyor çünkü. AB merkez komiteleri, ülkelerin kapılarını bu insanlara açması yönünde baskı yapıyor. Baskının sonucunda İsveç hükümeti bu insanlara kalıcı vatandaşlık hakkı, bedava gıda, giysi, ev, araba, eğitim, sağlık yardımı yapıyor, üstelik bu yardımlar konusunda onlara gerçek İsveç vatandaşlarından da daha çok hak tanıyor.
Ama insanlar, en azından yapay "din ve inanç özgürlüğü" argümanlarının arkasına saklanıp da gerçekleri görebilecek kadar kafasını kumdan çıkarmış olanlar haklı olarak İslam tehdidinden rahatsız; bunun olması için ismi güya “barış görüşmeleri” olan bu konferansta ortaya çıkan tablo bile yeterli; çok daha fazlasının tarihte örnekleri var (bkz: Theo Van Gogh cinayeti). Bu sözde “radikal olmayan” sünni kesim, çağdışı düşüncelerini kendileri gibi düşünmeyenlere empoze etmekle kalmıyor, kendilerini eleştirenlere de çatıyor. Hem suçlu, hem güçlü, hem vefasızlar, hem akılsızlar. Kullanıldığının farkında olmayan, aşağılık kompleksine sahip, cahil kalmış (tutulmuş) insandan daha tehlikelisi yoktur.
Peki, bu durumda Avrupa ülkeleri sizce ne yapmalı? İnsana ve yaşam hakkına bu kadar az değer veren, 21. yüzyılda hala 1400 yıl öncenin şeriat yasalarıyla yaşamak isteyen bu insanları, siz olsanız ülkenizde ister miydiniz? İster miydik, istiyor muyuz? İnsanın merhamet damarları sızlıyor ama benim cevabım "hayır" olacak.
İslam'ın gerçek yüzüyle ilgili şu yazılar da ilginizi çekebilir: