Balık çene fosilleri atalarımızla ilgili bilgi veriyor

   Hepimizin bildiği gibi süt dişlerimizi düşürünce yerlerine daimi dişlerimiz sürer. Bu evrimsel kalıtımımızın çok eskilerden kalma bir kuralıdır ve omurgalı hayvanların çok büyük bir kısmında da belirleyici ve tanımlayıcı bir özelliktir. Uppsala Üniversitesi'nden iki kişinin de içinde olduğu uluslararası bir bilim ekibinin bulduğu balık çenesi fosilleri, bu omurgalı grubunun kökenine ve ilginç dişlenme sürecine ilişkin yeni bulgular ortaya çıkardı. Bilim insanları, İsviçre ve Almanya'da keşfedilen en eski kemikli balık fosillerini inceledi. Ekip, bu canlıların bizimle aynı omurgalı sınıfına —Osteichthyes üst sınıfına— ait olduklarını ortaya koydu. Çalışmaya ilişkin bulgular Nature dergisinde yayınlandı. 

Omurgalı hayvanlar 3 ana gruba ayrılır: 

 

1. İlkel lampreyler ve Myxini: Ne çeneleri ne de dişleri vardır.

2. Kıkırdaklı balıklar (Chondrichthyes): Vatozlar ve köpekbalıkları. Çenelerinin iç yüzünde yeni dişler çıkarır ve bu dişler zamanla çene ucuna kayarak üst üste sıralanır; böylece zamanı gelince eskimiş dişler düşer.

3. Kemikli balıklar (Osteichthyes): Üçüncü ve en büyük gruptur. Hem kemikli balıkları hem de tüm kara omurgalılarını kapsar. Dişler, neredeyse bütün Osteichthyes türlerinde teker teker sürer ve düşer; düşen dişle aynı yerde gelişen yeni bir diş de düşenin yerini alır. Buna ek olarak Osteichthyanların başka hiçbir omurgalıda rastlanmayan bir şekilde dişleri özel çene kemiklerinde bulunur (alt çenede mandibular, üst çenede de maxillar ve premaxillar). 

 

   Osteichthyes büyük bir grup olmasına rağmen kökenleri hakkında çok az bilgi sahibiyiz. Fosil kayıtları 416 milyon öncesine ait kemikli balık fosillerine kadar gider ama keskin bir şekilde de sonlanır. Ancak, 420 milyon yıl öncesine denk gelen Silüryen döneme ait taşlarda ilkel Osteichthyans sayılabilecek iki tür balık fosili vardır: Andreolepis (İsviçre) ve Lophosteus (Almanya ve Estonya).

 

   Çalışmayı yüürüten ekibin başındaki Prof. Per Ahlberg şöyle diyor: ”Sorun şudur ki şimdiye kadar yüzlerce pul ve küçük kemik kalıntısı dışında eksiksiz bir numune bulunamadı. Bazı araştırmacılar bu fosillerin Osteichthyanlarla bağlantılı olduğunu bile kabul etmemektedir.“ Aetık bu iki çene kemiğinin bulunmasıyla (diş barındıran Andreolepis alt çenesi ve Lophosteus üst çenesi), bu balıkların kimliği konusundaki tartışmalar kesin olarak sonlanmıştır: bunlar, bilinen en eski Osteichthyan'lardır. 

 

   Ancak tuhaf bir şekilde, bu çene kemiklerinde bulunan dişlerin dizilimi alışkın olduğumuz osteichthyan tarzına pek de uymamaktadır. Birçok sıra vardır ve yeni dişler, eskiler düşürülmeden çenenin iç kısmından sürmüş gibi görünmektedir. Bazı özellikleriyle bu durum daha çok ilkel köpekbalığı fosillerindeki dişlenmeye benzer. Prof. Per Ahlberg şöyle belirtiyor: “Bu bize Andreolepis ve Lophosteus’un, Osteichthyanların ana grubuna ait olduğunu düşündürür ve yüzeysel bir bakış açısıyla birbirinden çok farklı gibi görünen köpekbalığı ve Osteichthyans dişlenmelerinin aslında aynı ortak atadan ve dolayısıyla aynı dişlenme tarzından köken aldığını gösterir.” Dolayısıyla Andreolepis ve Lophosteus, kendi yakın akrabamız olan Osteichthyan'ların nasıl daha ilkel omurgalılardan türediği (makroevrim) konusunda bilgi verebilir. 

       

Resim: Andreolepis çenesi İsveç, Gotland'da bulunmuştur. Resimdeki ölçek çizgilerin arası 1mm'dir. Çenenin tamamı 5 mm uzunluğundadır. (Credit: Image courtesy of Uppsala University)

 

 

   Yazı kaynağı: Uppsala Üniversitesi’nden elde edilen bilgilerin ışığında ScienceDaily ekibi tarafından yazılıp yayımlanmıştır (17.08.2007)

   Çeviri: felis agnosticus 

 

Şunlar da ilginizi çekebilir:

Yorum ekle